Web sitemiz içerisinde yer alan olaysohbet radyosunun anlatımında alıntı betimlemeler eşliğindeki yazıma giriş yaparken… Harabe. Sen misin taş duvarlar arasından uzanan dar sokakların üryan manzarasındaki kemerli tünelleri ambarlarıyla harabe olan, hayallerim mi, hazan mevsiminde dalından kopan kuru yaprak misali elimden kayıp giden tutamadığım zamanın diliminde yaralı-yorgun yüreğim mi, gıyabında resen verilen kararla ‘’Uyuyan Güzel’’ misali hayatının 3.gözlerinden bihaber buruk bir hastanenin yoğun bakım vip odasından Beyaz Gönüllerin İs Kokulu Katran Gecelerinin Hüznü Mezopotamya’nın ışıklarındaki Esmer Akşamların Bozkır Masalı Mardin’in penceresine taşınan ömrüm mü?

İkimizde yaralı, ikimizde tamamlanmamış aşklardan ağır yaralı, ikimizde söylenmemiş cümlelerin özneden yoksun eylemleri, ikimizde debdebesiyle Cercis Murat Konağı’nda yanan kandillerin yerini alan Ay’ın şavkını mahcup edercesine ışıltısıyla parlayan Orta çağ Hikayesi Mezopotamya Akşamlarının saklı iklimindeki mozaik hazinesi ama bir o kadar da suskun-vurgun-yüreğinin denizindeki hırçın dalgalarla cebelleşmekten bitap, gönül hücresinde inzivaya çekilmiş devler.

Sen gönüllerin nakkaşı, Sakıp Sabancı Müzesi önünden geçen yola adı verilen, Mardin’in Mimar Sinan’ı lakaplı Ermeni Mimarbaşı Sarkis Lole’nin ihtişamla dikilen yapıtlarıyla, Artuklular’dan kalma tarihi dokusuyla dünyanın 8.harikası dev, ben ise ömür taşlarının her parkesine döktüğü yaşlarıyla harç olan, melodramatik bir hayatın zengin–paralı düşlerindeki 3 perdelik adeta Osmanlı Devleti’nin ilk opereti Sultan Abdülaziz döneminde sahnelenen Arif’in Hilesi operetinin 2.perdesindeki ‘’bugün ben’’i  tek kişilik oynayamayan-başrol oynar görünen figüran bir dev.

Dara Harabelerindeki gibi azametli ve ürkütücüsün bağrında sakladığın tarihe mal olan sevda sandığının yankılarıyla. Yaşandı, günahına girilerek tamamlayamadan öykülerini, yazıp bitiremeden gönül defterlerini aşklar gömüldü yanık sesli sokaklarına bronz akşamların yangınında. Asilzadelerin paşa yüreklerinde, evlerinin taş duvarlarında, kapı üstlerinde nakkaşların işlediği süslerde kazılı olsa da yaşıyor o hüzün kokulu tertemiz aşkların türküsüyle. Diller-dinler şehri Mardin, Fırat ve Dicle aşkında 2 nehri birleştirmene rağmen Mezopotamya’da ayırdığın gibi de yüreklerinde mi ayrım noktası oldun sen?

Yaz sıcaklarında şehri basan yılan-akreplerden korunmak için büyüye başvurup büyüyü temsil ettiğine inanılan zincirlerden birini Ulu Camii’nin bir minaresine, diğerini Artuklular’dan kalma Efsaneler Medresesi’nin kubbesine asan halk gibi mi o zamandan beri mi öğrendin aşkla ısınan yürekleri ayırıp soğuk ateşlerde yakmayı? Türk, Süryani, Arap, Kürt, Ermeni, Mahalmi, Ezidi ve Keldanileri aynı atmosferde Milebbes (badem şekeri)kadar tatlı harmanlayıp homojen sevgiyle hayatlar yaşatırken gönüllerin feryadını acı mırra kahvesi tadında heterojen bıraktın. Bağdat Restaurant’ta yediğin bir yemekte bakır tadım tabaklarında başlangıçta önüne konan mezeler akabinde ara sıcaklar ve ana yemeklerden Mardin Kaburga Dolması lezzetinde bol müzikli ve halaylı uzun soluklu bir Mardin Gecesi’nin müzikal şölenindeki sohbet ateşinde üşüyen ruhuna perde çekip yüreğini ısıtacağın, yanık türkülerde tüten aşk ateşlerinin acısını dindirebileceğin adres OlaySohbet.NET Chat Radyo’dur .

Makale Yazarı: Alize